31 Aralık 2012 Pazartesi

Rüzgar


Rüzgar sensin.
...ve o, senin eserin!
Senin duyguların, senin başarıların, senin hayatın, senin hayallerin...
Senin rüzgarındır ona şekil veren.
Senin gücün, senin enerjin...


26 Eylül 2011 Pazartesi

Yenilebilir Enerji Kaynağı

Dünyanın en sevilen yiyeceği...
Sütlü, bitter, beyaz ve dolgulu çeşitleri ile kakao ağacının tohumlarından gelen lezzet.
En mutlu ya da en mutsuz anları tamamlayabilen yagane enerji kaynağı.

Geleneksek günlerin vazgeçilmez ikramı.
Bayramlarda ve tüm özel günlerde insanoğlunu yalnız bırakmayan kutlama aracı.

İnsanlık için küçük, kadınlar için büyük anlamlar taşıyan bir tat.
Mutluluğa mutluluk katan, mutsuzlukla başa çıkan; her daim bir anlam taşıyan küçük, tatlı ve masum bir dost.

22 Nisan 2011 Cuma

Farklı Sahnelerde Hayat

Bir bütünün parçası gibi farklı sahnelerde yaşıyoruz hayatı. Aile hayatı, ikili ilişkiler, iş dünyası ve sosyal hayat. Her biri farklı bir sahnede ve sadece tek kişi hep başrolde. Hepsine birden yetişmek zor, her rolün üstesinden gelmek daha da zor. Kimi rolde daha güçlü bir karakter olursun, kimisinde çaresiz bir oyuncu. Bazen hiçbiri sen değilsindir, bazen de hepsi birden seni ifade eder.

Her aile farklıdır. İçine doğduğunuz bir düzen vardır; değiştiremeyeceğiniz karakterler ve silemeyeceğiniz senaryolar. Roller ise değişkendir; çocukken anne ve baba olursunuz bazen, bazen de büyük sorumluluklardan uzaklaşmak için çocuk. Çevresi örülmüş duvarların tam ortasında sahnelenir bu oyun; o ağır kapının anahtarı yoksa elinizde giremezsiniz içeri ve göremezsiniz, duyamazsınız, bilemezsiniz.

Aşk, yaşarken gerçek olup olmadığını bilemediğimiz bir duygudur. Aşık oldum dediğiniz biri vardır, sonra sevmiyorum artık dediğiniz; aşık değilim dediğiniz biri vardır, yaşarken sevip birlikte geleceğinizi inşa ettiğiniz. Ya sizin gözünüz bir başkasının ilişkisindedir, rolünüzü değiştirmek istersiniz. Ya da bir başkasının gözü sizin yerinizdedir, sahneden inmek istemezsiniz.

Okula gitmek, eğitim almak ve kişisel gelişim yönünde atılan adımların hepsi bir kapıda buluşur; iyi bir iş, iyi bir konum sahibi olmak. Kimilerinin rolü büyüktür iş dünyasında, patron olurlar; kimilerinin de daha küçüktür, işçi olurlar. Bazıları yönetir, bazıları yönetilirler. Evde yöneten kişi, işte yönetilen; evde yönetilen kişi, işte yönetici olur kimi zaman.

Olduğumuz gibi görünmek dünyası değildir internet. Kimi zaman olmadığımız gibi davranırız sosyal ağlardaki benliğimizle, kimi zaman da aslında olduğumuz ama göstermekten çekindiğimiz yanlarımızı çıkartırız ortaya. İstediğimiz karakterin yerine geçebildiğimiz, sahip olduğumuz karakterin istemediğimiz yönlerini silebildiğimiz tek dünyadır. Bazen de yerinde olmak istediğimiz insanlar gibi davranırız; hoşlanmadığımız müziği dinler, sevmediğimiz bir yönetmenin filmini izler, beğenmediğimiz bir restoranda alışkın olmadığımız yiyeceklerin tadına bakarız.

25 Ocak 2011 Salı

Hayatı Zap'lamak

Film izleriz, dizileri takip ederiz, müzik dinleriz, kitap okuruz, şiirde huzur buluruz. Kendi hayatımızdan kopup başka hayatlarda yaşamaya başlarız. Başka dünyalara adım atar, oradaki tüm sokaklara girip çıkar, bahçelerde geziniriz. Gerçeklerden uzaklaşmak için başka gerçeklere açarız kapılarımızı. Bizden daha kötü durumda olanları görüp ders alır, daha iyi durumda olanlara da gıpta ile bakarız. Ara vermeden bağlanırız ötekine. Bir kopuş ve bağlanış aynı anda gerçekleşir. 

Sinemaya girdiğimizde karanlık bir dünyanın içine doğar film. Karanlık bir salonda değil sahnedeyizdir. Kimi zaman başrol oynarız, kimi zaman pencerinin ardından bakan adam oluruz. Bambaşka bir eksende can bulur ruhumuz. Film bitip sona erdiğimizde ışık tekrar açılır ve aydınlık dünyaya geri döneriz. Fakat dönmek bile yetmez o etkiyi sonlandırmaya. Çıktığımızda hala o dünyadayızdır aslında ve konuşmak, paylaşmak isteriz. Ben olsam şöyle yapardım, böyle olurdu gibi cümleler kurarız. Hayalle gerçek arasında sıkışıp kalırız.

Akşam olup da eve gittiğimizde arkadaşımız olur televizyon. Her kanalda başka bir dizi, başka bir hayat. Karşı komşuyu pencereden izliyormuşuz gibi izleriz o rekli cam kutuyu. Oradaki karakterlerle birlikte ağlar, birlikte güleriz. İyi ve ezileni korumak, kötü ve gaddar olanı cezalandırmak isteriz. Onları hayatımıza alır, kabullenir ve gelecekte başlarına neler geleceğini merakla bekleriz. Gizli bir birliktelik kurar, gerçek dünyamızda o hayallerle yaşarız.

Yolda, işte, evde, arkadaşlarla sohbette... Her yerde ve her zaman hayatımızdadır müzik. Kimi zaman sadece bizim kulağımızdadır, kimi zaman da aramızdadır başkalarıyla. Mutluyken de vardır o, mutsuzken de. Neşelinince başka bir tonunu dinleriz, dertliyken daha başka bir tonunu. Konu değişir, ruh hali değişir, tarz değişir ama hayatımızdaki müzik hep baki kalır. Hayatın ritmine kaptırıp devam ederiz.

Renkli bir kapağın ardındaki yaşamlara tutunuruz bazen. Kimi zaman bir saraya konuk olur, kimi zaman da sonu olmayan bir yolda yürüyormuş gibi hissederiz kendimizi talihsiz hikayelere bakarken sayfaların ardından. Kelimelere sığınarak bir dünya kurarız kendimize. Hayal gücümüzün sınırsızlığı ile canlanır sözcükler zihnimizde. Hem bitsin istemeyiz sayfalar azaldıkça, hem de meraktan yerimizde duramayız sonuca ulaşmak için. Bittiğinde de rafa kaldırıp tozlanmasını bekleriz. 

İlkokul günlerimizle başlar şiirle tanışıklığımız. Atatürk, Cumhuriyet derken annemize yazdığımız şiirle değişmeye başlar içerik. İlk aşkla değişik bir boyutta ilerlerken topluma eğilmeye başlarız. Şiirin aslında hayat olduğunu farkeder, her okumada farklı anlamlar yükleriz kelime dizilerine. Kelimelerin gizli dünyasına alıştık mı bir kere kopamayız o gizlemli sözcüklerden, okudukça okuruz.


18 Ocak 2011 Salı

Değişken Ruh Halleri

Kimi zaman yataktan kalkar ve gülümsersin hayata. Kim bilir belki de daha yataktan kalkmadan hatta uyanmadan başlar mutluluk. Saçtığın enerjiyle yerinde duramazsın.

Kimi zaman da kalkmak bile istemezsin yataktan, bütün gün tembellik yapmak istersin. Sorumlu olduğun dersi, işi, toplantıyı ya da her neyse unutmak ve sadece orada kalmak istersin öylece.

Bu ikisinin arasında yaşanan günler de az değildir. Pozitif duygularla başlayan gün tersine dönerken, negatif başlayan gün de değişip iyi yönde ilerleyebilir duygular, düşünceler...
En zoru da böyle günlere ayak uydurmaktır. Ne hissettiğinden eminsindir ne de yapmak istediklerinden. Lunaparkta eğlenirken birden drama izlemek isteyebilir, gülerken ağlamaya başlayabilirsin. Bazen de sıkıntı içinde yerine getirmen gereken sorumluluklarını tamamlarken küçük bir kaçamak ihtiyacı duyabilir ve kendini mutlu etmenin eğlenceli bir yolunu bulabilirsin. Günlerin günlerine uymaz, saatlerin de saatlerine...

29 Aralık 2010 Çarşamba

Zaman

Zaman, çok farklı bir kavram. Bazen dakikalar uzun gelir bazen seneler, hayata dar...

Duvardaki çentikler arttıkça daralır zaman. Bir adım daha yaklaşırsın sona ve aslında sonun başlangıcına. Çentikleri saymazsan da uzayıp gider her an. Bir lastiğin ucundan tutup bırakmışlar gibi şaşkın ve ürkek bakarsın, korkarsın canının yanmasından. Korkarsın beklenmedik sonuçlardan.

Beklemek ve bekletmektir zaman. Her an bir kayıptır, gereksizdir, uzundur. Geçmek bilmez ve tükenmezdir.
Bazen de çok kısadır, anlayamadan geçip gider. Tükenir birden, sen henüz onun etkisindeyken...

27 Aralık 2010 Pazartesi

Başlangıç Noktası

Her yeni başlangıç bize umut verir ve neşe ile karşılarız onları. Yeni bir ilişkiye başlamak, yeni bir okula başlamak, yeni bir işe başlamak, yeni bir yıla başlamak...

Umutla, mutlulukla, heyecanla ve coşkuyla başlangıcın büyüsüne kapılarak attığımız ilk adım gün geçtikçe sıradanlaşır ve anlamını yitirir. O müthiş başlangıç rutin olmaya başlar zamanla ve sihrini kaybeder. Belki de biz kaybettiğini zannederiz.

Yeni bir yıla gireceğimiz zaman geçen yılın ardından bakmak istemeyiz. Günah keçisidir o, eskidir ve yüzüne bakılmayacak kadar çirkinleşmiştir gözümüzde. Halbuki yeni yıl öyle değildir. Yenidir bir kere, hayattan ne kadar beklentimiz varsa onu getirebilecek yegane sır onunla birliktedir. Bu yüzden neşe içinde başlarız yeni yıla ve büyüsüne kapılıp unuturuz hemen eskisini.